Notice: add_theme_support( 'html5' ) fonksiyonu hatalı çağırıldı. Tiplerden oluşan bir dizi aktarmalısınız. Daha fazla bilgi için lütfen WordPress hata ayıklama adresine bakın. (Bu mesaj 3.6.1 sürümünde eklendi.) in /home/jackel6/kablosuzmecmua.com/wp-includes/functions.php on line 5833
Yeni bir küresel borç krizi kapıda mı? - Kablosuz Mecmua

New Statesman web sitesi yazarı David Graeber’in dünya ekonomisinin yeni bir borç krizinin eşiğinde olduğunu öne sürdüğü makalesini sizler için derledik.



2007 yılından beri büyük bir yalan içerisinde yaşıyoruz ve bu yalan, eknonomimizi yerle bir etmeye hazırlanıyor. Eğer olan biteni tartışabileceğimiz tarafsız bir ortam hazırlamazsak bunun sonuçları son derecede yıkıcı olabilir.

Burada bahsettiğim yalan, 2008 yılında dünya çapında gözlenen ekonomik krizin ve devamındaki “Büyük Durgunluk”un, haksız hükümet harcamalarından ve kamu borcundan kaynaklandığını düşünmemizdir. Aslında olan şey bunun tam aksi bir durumdur. Yaşanan ekonomik kriz, tehlikeli derecede yüksek miktardaki özel borç nedeni ile gerçekleşti (özellikle de mortgage krizi). Bizim konuşmamızı istemedikleri konu ise kamu ve özel borç seviyeleri arasında tamamen ters bir ilişki olduğu gerçeğidir.

Eğer kamu kesimi borcunu azaltırsa, genel olarak özel sektörün borcu artar. 2008’e kadar olan sürede olan şey buydu. Hükümetlerin uyguladığı kemer sıkma politikaları da bunun yeniden meydana gelmesine önayak oluyor ve eğer biz bunun için bir şeyler yapmazsak, bunun sonucunda başka bir ekonomik felaket kaçınılmaz olacaktır.


Borcun kazananları ve kaybedenleri

Aşağıdaki grafikleri, kamu ve özel borç arasındaki ilişkiyi göstermektedir. Her iki grafik de 2015 ve 2017 yıllarında İngiltere Bütçe Sorumluluk Bürosu’nun (BSB) öngörüleridir.

BSB, 2015 yılındaki öngörümüzde günümüzdeki durumun aşağıdaki şekilde olacağını öngörüyordu.

İngiltere Sektörel Dengeleri ve BSB Öngörüleri - 2015

BSB, bu yıl güncellediği öngörüsünde ise ekonomik beklentiler aşağıdaki şekilde değişti.

İngiltere Sektörel Dengeleri ve BSB Öngörüleri - 2017

İlk olarak her iki diyagramın ne kadar simetrik olduğuna dikkat edin. Üst kısımda olanlar (ki buna ekonomide bütçe fazlası denir), alt kısımda olanları birebir yansıtır (ki buna da ekonomide bütçe açığı denir). Tüm bunlara ise muhasebe özdeşliği adı verilir.

Tıpkı herhangi bir hesap defterinde olduğu gibi krediler ve borçlar birbirini tamamlayabilmelidir. Bunu daha kolay anlamak için “hükümet” ve “özel sektör” adında iki farklı karakterin olduğunu hayal edin. Eğer hükümet 100 sterlin ödünç alır ve harcarsa, hükümetin 100 sterlin borcu olur. Ancak bunu harcayarak özel ekonomiye 100 sterlin aktarmış olur. Diğer bir deyişle bu eylem, hükümetin hanesine – 100 sterlin, ve diyagramdaki diğer herkes için + 100 sterlin olarak yazılmıştır.

Benzer şekilde eğer hükümet birisinden 100 sterlinlik vergi alırsa, o zaman hükümet 100 sterlin daha zengin olmuş olur ve özel ekonomik 100 sterlin daha fakir (hükümet için + 100 sterlin, diyagramdaki herkes için – 100 sterlin).

Peki bu tür bir defter tutmanın genel ekonomi üzerindeki etkileri nelerdir? Eğer hükümet bütçe fazlası veriyorsa herkes borç altına giriyor demektir.



İnsanlar, parayı tıpkı kumar masasında duran poker fişleri gibi düşünme eğilimindedirler ancak işin aslı öyle değildir. Paranın yaratılması gerekmektedir. Bankalar kredi verdiğinde para yaratılmış olur. Bu krediler ya hükümetin bankalardan borç alarak ekonomiye enjekte etmesi ya da özel vatandaşların bankalardan borç alması ile oluşur. Bu bankalar, parayı müşterilerinin biriktirdikleri paralardan almazlar. O parayı yoktan varederler. Herkes bir IOU yazabilir (I Owe You’nun kısaltılmışı, para yerine kullanılabilen bir tür borç senedi) ancak hükümetlerin vergi ödemesi yerine kabul edebilecekleri IOU’ları sadece bankalar hazırlayabilir (diğer bir deyişle dallarında bedava paranın varolduğu bir ağaç gerçekten vardır ancak bu ağaca sadece bankalar erişebilir.)

Elbette başka faktörler de vardır. İngiltere’de büyük miktarda ticaret açığı vardır (mavi) ve bu, hükümetin (sarı) tüm Çin malı ayakkabıları, Amerikan malı iPad’leri ve Alman arabalarını satın alabilmek için borç alması gerektiği anlamına gelir. Buradaki toplam para miktarı da zaman içerisinde değişkenlik gösterebilir. Buradaki asıl nokta, hükümetin ne kadar az borcu varsa, herkesin daha çok borç altında olması gerektiğidir. Kemer sıkma politikaları özel borç seviyelerinde önemli artışa neden olacaktır. İşte geçtiğimiz on yıl içerisinde olan şey de tam olarak budur.

Eğer tüm bunlar size politikacıların bu konuda konuşma biçimleri ile benzer görünmüyorsa, bunun çok basit bir sebebi var: Çoğu siyasetçi bunu bilmiyor. Son zamanlarda yapılan bir anket, İngiltere’de milletvekillerinin %90’ının paranın nereden geldiğini tam olarak anlamadığını ortaya koyuyor (bu milletvekilleri paranın darphaneden geldiğini düşünüyor). Gerçekte olan şey ise paranın aslında borç olduğudur. Eğer kimsenin kimseye hiç borcu olmasaydı, ortada hiç para olmazdı ve ekonomi durma noktasına gelirdi.

Elbette borcun birisine ödenmesi gerekmektedir. Bu grafikler kimin kime ne kadar borcu olduğunu göstermektedir.


Özel borç krizi

Bütün bunları göz önünde bulundurarak yukarıdaki grafiklere yeniden bir göz atalım ve özellikle de koyu mavi renkle belirtilmiş olan hane halkı borç oranına dikkat edelim. 2015 yılında yayınlanan yukarıdaki birinci grafiğe baktığımızda BSB, 2008 yılına kadar geçen sürede hane halkı borcundaki artışa dikkat çekti. Bu oldukça önemliydi çünkü İngiltere tarihinde ilk kez, hane halkı borçlarının toplamı, hane halkı birikimlerinin toplamından fazla bir hale gelmişti ve bu sebeple hane halkı sektörü bütçe açığı veriyordu. Bu dönemde şirketler devasa kâr rakamları açıklıyordu. BSB, aynı zamanda bu tip bir oluşumun tekrar gerçekleşmeyeceğini de belirtiyordu.

Doğru, BSB’ye göre kemer sıkma politikaları ve hükümet borcunun azaltılması, özel borçların artması anlamına gelecekti. Ancak BSB ekonomistleri bunun bir problem olmayacağında ısrar ettiler çünkü bu politikaların yükü şirketlerin omuzuna yüklenecekti. Kurumlara olan yakınlığı ile bilinen Muhafazakar parti politikaları, kurumsal genişlemede bir patlamaya yol açacaktı ve bunun sonucunda da devasa kurumsal borçlanma meydana gelecekti (birinci diyagramda alt kısımda bulunan kırmızı renkli olan ve hükümetin açıklarını kapatacak olan devasa çıkıntı). Sıradan hane halkının endişelenmesi gereken neredeyse hiç bir şey yoktu.



Bu tamamen bir fantaziydi. BSB’nin öngördüğü gibi bir patlama meydana gelmedi.

İkinci grafikte, yani birinci grafik yayımlandıktan iki yıl sonra, BSB bunu kabul etmek zorunda kaldı. Şirketler kârlarına kâr katmaya devam etti. Öte yandan hanehalkı sektörü, bir felakete doğru yuvarlanmaya devam etti. Kemer sıkma politikaları sonucunda maaşlar azaldı, hükümet sosyal harcamalara (ve diğer her şeye) çok daha az pay ayırdı ve vergiler arttı. Bu durum, hanehalkı bütçelerini zora soktu ve insanlar borçlanmak zorunda kaldı. Bunun sonucunda hanehalkı borcu, İngiltere tarihinde ikinci kez hanehalkı birikimlerinden daha fazla oldu ve bu seferki durum, 2008’e doğru giden dönemdekinden çok daha kötü.

2008 yılındaki ekonomik krizin bir mortgage krizi olduğunu ve dünya ekonomisini neredeyse yıkma noktasına getirdiğini unutmayın. Bu bir kamu borcu krizi değildi. Özel borcun kriziydi.

Bir soruşturma

2015 yılında orijinal BSB öngörülerinin yayımlandığı dönemde, The Guardian fazetesine kemer sıkma ve bütçe dengeleme politikalarının özel borç sektöründe bir felakete yol açacağını öngören bir makale yazmıştım. Günümüzde bunu BSB ile inkar edemiyor.

Sanırım bunun için bir soruşturma başlatılmasının ve BSB’nin buna nasıl izin verdiğinin araştırılmasının zamanı geldi. 2008 krizinden sonra en azından Hazine ve İngiltere Merkez Bankası ekonomistleri, özel borç ile finansal istikrarsızlık arasındaki ilişkiyi tam olarak anlamadıklarını iddia edebilirlerdi. Şimdi ise bunun için hiç bir mazeretleri kalmadı.



“Bütçe Sorumluluk Bürosu” adındaki bir kurum nasıl oluyor da kurumların sınırsızca borçlanmalarının bütçe üzerindeki açığı kapatmak için sorunsuzca kullanılamayacağını anlamıyor? Hatta ikinci grafik bile biraz garip. 2017 yılına kadar grafiğin üstü ve alt kısmı olması gerektiği gibi birbirinin aynısıdr. Bununla birlikte 2017 sonrası için öngörülen gelecekte, hattın altındaki bölüm, hattın üzerindeki bölümden çok daha küçüktür. Bu da bize, BSB’nin gelecekte hem devlet hem de özel borçları gereğinden çok daha az gösterdiğine işaret ediyor. Diğer bir deyişle, rakamlar birbirini tutmuyor.

BSB, New Statesman’a yaptığı açıklamada kurumun 2015 yılında yayımladığı öngörülerde herhangi bir hatanın farkında olmadığını ve o dönemde yayımlanan öngörülerin, o dönemde ellerinde olan verilere dayandırılarak oluşturulduğunu söyledi. Kurum, İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden ayrılacak olmasının beraberinde getirdiği belirsizlik sebebi ile kurumsal yatırım öngörülerinde aşağı yönlü bir revizyona gittiğini de sözlerine ekledi.

Yine de “Bütçe Sorumluluk Bürosu”, kendilerine verilmiş olan ada sadık iseler, alarm zillerini derhal çalmaya başlamaları gerekiyor. Ancak kurum, özel borç oranlarından sadece bir kez bahsetmekle ve İngiltere Merkez Bankası’ndan alınan bireysel borç oranlarındaki artışa yönelik ılımlı bir uyarı mesajı vermekle yetiniyor ki bu uyarıda, bu artışın kemer sıkma politikalarına bağlamadı bile.



Konu ile ilgili tek makul açıklama olarak Hazine, BSB ve İngiltere Merkez Bankası’nın kemer sıkma politikalarının tehlikelerine yönelik insanları uyarma yetkisine sahip olmamaları gösterilebilir. Sorun ne kadar ciddi olursa olsun, bu kurumlar, kemer sıkma politikalarını haklı gösterebilmek için kurulmuşlardır. Burada profesyonel ekonomistlerin Muhafazakar Parti’nin kemer sıkma politikalarını hiç bir zaman desteklemediklerini de belirtmek isterim. Bu politikalar uygulanmaya başlandı çünkü bunu destekleyecek kurumlar kurulmuştu, politikacıların işine geliyordu, kemer sıkma politikalarının iyi bir fikir olup olmadığını tartışmaktansa onları destekleyecek ekonomistler işe alındı. Günümüzde bu durum, bizi yeni bir felaketin eşiğine getirdi.

2008 yılında yaşanan ekonomik kriz sırasında İngiltere Kraliçesi’nin “bu krizin yaklaşmakta olduğunu neden hiç biriniz öngöremedi” diye sorduğu biliniyor. Artık bu krizleri öngörebilecek araçlara sahibiz ancak belki de halka açık bir soruşturmada şu soruları sorabiliriz:

  1. Bu tip sorunları öngörmek için kurulan kurumların asıl kurulma amaçları nedir?
  2. Bu kurumlar siyasi partiler ile nasıl bir ilişki içerisindedir?
  3. Eğer bize doğru yaklaşmakta olan bir trenin ışıklarını görmeye başladıysak bu kurumların yeniden bizleri uyarmaları için ne yapılması gerekiyor?




Kaynak: David Graeber, New Statesman, 18 Ağustos 2017.

Share.

About Author

Jack, teknoloji firmalarına danışmanlık verir ve boş zamanlarda teknoloji dünyasındaki gelişmelere adar. Kablosuz Mecmua'nın kurucusudur.