Notice: add_theme_support( 'html5' ) fonksiyonu hatalı çağırıldı. Tiplerden oluşan bir dizi aktarmalısınız. Daha fazla bilgi için lütfen WordPress hata ayıklama adresine bakın. (Bu mesaj 3.6.1 sürümünde eklendi.) in /home/jackel6/kablosuzmecmua.com/wp-includes/functions.php on line 5833
Suç, Terörizm ve Güvenlik: Sosyal Medyanın Karanlık Yüzü

Bir bilgiyi yaymak istediğinizde bunun için sosyal medyadan daha iyi bir araç yoktur. 2016 yılının Ocak ayında 2.3 milyar sosyal medya kullanıcısının olduğu bilinmektedir. Dünya’nın nüfusunun 7.4 milyar olduğu göz önüne alındığında dünyadaki yaklaşık her üç kişiden birinin sosyal medya kullanıcısı olduğu görülmektedir.

Bu kullanıcıların 1.7 milyar adedi Facebook kullanıcısıdır. Sosyal medya kullanıcıları sadece bir sosyal medya hizmetini kullanmakla yetinmez. Facebook’un yanı sıra Twitter, Instagram, Tumblr, Reddit ve diğerlerinin de inanılmaz miktarda kullanıcısı mevcuttur. Bunun yanı sıra What’sApp, Kik, Viber ve Telegram gibi sosyal mesajlaşma uygulamaları, milyonlarca kullanıcının alışılagelmiş mobil cihaz iletişim yöntemlerini bırakıp bütünleşik platformları kullanmaya başlamasına önayak olmuştur.

Bunun sonucunda her bir kullanıcı, dünyanın herhangi bir yerindeki diğer bir kullanıcı ile dilediği zaman dilediği platformu kullanarak iletişim kurabilmektedir. Sosyal medya sadece kedi videoları ve eşek şakalarından ibaret değildir. 21. yüzyılda sosyal medya kullanıcıları, teknolojik olarak deneyimli terörist gruplar tarafından paylaşılan çok daha karanlık içeriklere de kolayca ulaşabilir.

Sosyal medya sadece eğlenceli olmaktan çok uzaktır.



Sosyal medyanın karanlık bir yüzü vardır

ISIS haber bültenlerini işgal etmeye devam ediyor. Bunun sebebi bu isyankar terörist grubun gün geçtikçe işgal ettiği toprakları kaybetmesidir. Ancak geçtiğimiz yıllarda ISIS, Orta Doğu’da hızla büyürken uyguladığı barbarca katliamların yer aldığı görüntüler, sosyal medya akışları üzerinden evlerimize kadar girmeyi başardı.

Diğer terörist gruplar global haber dağıtım olanaklarını insanları korkutmak için kullanmaktadır. ISIS bunu arkadaşlarımız ve ailemiz ile iletişim kurduğumuz ortamlara taşıyarak daha kişisel, sinsi ve kaçınılmaz hale getirmiştir.

Aktif Sosyal Medya Kullanıcıları (Eylül 2016)

Aktif Sosyal Medya Kullanıcıları (Eylül 2016)
Görsel: Statista



Evimize daha yakın

ISIS aşırı bir örnek olmasına rağmen sosyal medyanın istenildiğinde nasıl kötü amaçlara alet olabileceğinin de en güzel örneğidir.

Sosyal medya insanların evlerine yakın işlenen suçlarda gittikçe daha sık kullanılmaktadır. Kanunları uygulayan kurumlar her geçen gün doğrudan doğruya sosyal medya üzerinden işlenen suçlarla karşı karşıya kalmaktadır. Kimi suçlular “sadece” sosyal medyayı planlama aracı kullanırken, diğerleri suçun tamamını tek bir sosyal ağ platformu üzerinden işler.

Dahası, işlenen suçların ciddiyeti de gün geçtikçe artmaktadır. Bu suçlar arasında ırkçılık, eşcinsel karşıtlığı ve taciz gibi suçlar yer alır. Son derecede ciddi olan ve mağdurları üzerinde derin izler bırakan bu tip suçlar, artık “sıradan” olarak görülen hakaret, yalan söyleme, sözlü olarak incitme ve kişisel bilgilerin çalınması gibi suçların yanında yer alır.

2014 yılında FBI’da bulunan internet Suç Şikayet Merkezi’nin yayımladığı bir raporda (İngilizce, PDF) bu merkeze iletilen şikayetlerin %12’sinin sosyal medyayı içerdiğini bildirmiştir. Bu %12’lik oran, 12 aylık süre içerisinde 32,330 adet şikayete eşdeğerdir. Ne yazık ki merkezin 2015 yılında yayımladığı rapor sosyal medya üzerinde işlenen suçlara yönelik şikayetlerin oranını belirtmemiştir. Buna rağmen 2015 yılında merkeze iletilen şikayetlerin toplam sayısının 264.422’den 288.012’ye yükseldiğini göze aldığımızda, bu şikayetlerden sosyal medya ile ilgili olanlarının sayısının arttığını da öngörmek yerinde olur.

FBI IC3'ün kuruluşundan bu yana topladığı şikayet sayısı

FBI IC3’ün kuruluşundan bu yana topladığı şikayet sayısı toplamı 3.463.620
Kaynak: IC3 2015 Raporu (İngilizce, PDF)

Son olarak, milyonlarca Amerikan vatandaşı her yıl siber suçların kurbanı olmaktadır. Sosyal medya üzerinden olsun ya da olmasın, IC3, ülkede işlenen benzer suçların sadece %15’inin şikayet edildiğini öngörmektedir. Bu da her yıl sosyal medya üzerinden işlenen milyonlarca suçun şikayet edilmediğini işaret eder.



Suçun tanımında değişikliğe mi gidiliyor?

Her bir sosyal ağ üzerinden işlenen suçları ayrı ayrı gösterecek kesin bir veri elimizde bulunmamakla birlikte, sosyal medya üzerinden işlenen suçların kanunlar tarafından takip edilip edilmediği de muammadır. Yapılan bir şikayet, doğrudan doğru bir suç eylemi olarak kayıtlara geçebileceği gibi yasalardaki boşluklar sebebiyle geçmeyebilir de. Dahası bir şüpheliyi takip etmek ve o şüphelinin internet üzerindeki eylemlerini inceleyen bir operasyon kayıt altına alınamayabilir ancak o şüphelinin sosyal medya üzerindeki hareketleri o kişinin tutuklanmasına yol açabilir.

Suçların araştırılmasında sosyal medyanın rolü

Kaynak: Lexis Nexis

Bu örnekte hangi sosyal medya platformunda ne kadar suç işlendiğini belirtecek rakamlara bakmak yerine, sosyal medyanın “suç” kavramını nasıl değiştirdiğine bakmak yerinde olur. Örneğin internet üzerinde yapacağınız “online tehdit yüzünden tutuklama” arama terimi, 11 milyon sonuç getirmektedir. Bu sonuçlarda adı geçen tehditlerin büyük bir çoğunluğu sosyal medya ağları üzerinden yapılmıştır. Her ne kadar tehditlerin ciddiyetleri arasında büyük bir fark olsa da, kanun uygulayıcıları ve sosyal medya ağları her bir tehditi analiz etmekle yükümlüdür.

Özellikle son zamanlarda ortaya çıkan bir diğer durum da katil palyaço görünümlü bir kişinin bir okuldaki öğrencileri tehdit etmesi gibi Amerika Birleşik Devletleri’nde görülen olaylar, şaka için yapılmış olsun ya da olmasın, federal polisler tarafından son derecede ciddiye alınmaktadır.



Kopuş (Disassociation)

Bu ne yazık ki günümüz internet kültürünün bir sonucudur ve hiç şüphesiz sosyal medya tarafından da teşvik edilmektedir. Eylemler ve sonuçları arasında bir bağlantısızlık vardır ve bu eylemlerden etkilenmesi olası kurbanlarla eylemi yapan kişi arasında bir bağ yoktur. Buna paralel olarak, suç işleyen kişi, ister genç olsun ister yaşı, internet üzerinden suç işlerken bir saniye bile düşünmezler. Ancak gerçek hayatta durum böyle değildir. Bir suçlu, çoğu durumda suçu işlemeden önce işleyeceği suçun sonuçlarının farkındadır ya da bu sonuçların ne olabileceğini düşünmüştür.

Londra Ekonomi Okulu’nun Birleşik Devletler’deki merkezi, bu suçları “performans suçları” olarak nitelendirmektedir. Performans suçu, kanun dışı davranışları bilerek ve isteyerek, metin, görsel ve video üzerinden oluşturulması ve ardından bu materyallerin dijital olarak dağıtılması anlamına gelmektedir. Central Florida Üniversitesi’nin Ceza Yargılaması Kurumu’nda görevli Profesör Ray Surette, Londra Ekonomi Okulu’nun ABD merkezi için ele aldığı makalesinde şu sözlere yer vermiştir:

Performans suçu oranındaki artış özellikle 20. yüzyılda ünlülerin halkın ilgisini daha fazla çekmesinin ve ünlü biri olmanın bir kariyer hedefi haline gelmesi ile doğrudan ilgilidir.

Bu ünlü kültüründen beslenen sosyal medya, suçluların suçlarını işlemeden önce işleyecekleri suçu itiraf ettikleri videoların paylaşıldığı ve ardından suçu işledikten sonra işledikleri suçtan övündükleri videoların paylaşıldığı bir ortam haline geldi. Bu süreçte suçluların oluşturdukları bu görsel malzemeler, onların tutuklanması için birer kanıt olarak kullanıldı.



Performans suçu

Sosyal medya üzerinden suçlarda sosyal medya ana dağıtım ağı işlevini görür. Yazımızın başında ISIS’in mesajlarını dağıtmak için sosyal medyayı nasıl kullandığından bahsetmiştik. Surette bu konuda da şu sözleri sarfetti:

Terörizm videolarının internet üzerinden paylaşımı ve bir grup terörist grubuna ait internet siteleri, bu teröristlerin online performans terörizmini yaygınlaştırmak için sosyal medyayı nasıl kullandığına en güzel örnektir.

Kendi kendini suçlamanın merkezinde yatan aşırı paylaşım, sosyal medyanın kültürler üzerindeki etkisinin bir uzantısıdır. Bu teröristler, işleyecekleri suçları alenen işlemeyi, adı sanı bilinmeyen bir ünlü olmaya tercih ederler. Suç işlemiş olmak pahasına bile.



İnternet dışında işlenen suçlar

Sosyal medya her zaman suçun işlendiği yer değildir. Modern hırsızlar hayatımızın her anını paylaşmaya yönelik bağımlılığımızdan sonuna kadar faydalanırlar. İngiltere merkezli bir ev güvenlik firması olan Friedland’ın 2011 yılında yaptığı anket, şu sonuca ulaşmıştır:

Ankete katılan ve eskiden hırsızlık yapmış olan katılımcıların %78 gibi büyük bir çoğunluğu, Facebook, Twitter ve Foursquare gibi sosyal medya platformlarının günümüz hırsızları tarafından soyacakları evleri belirlemede kullanıldığını belirtirken, %74’ü Google Street View uygulamasının da günümüz ev hırsızlıklarında rol oynadığına inanmaktadır.

Dahası, katılımcıların %54’ü bir ev sahibinin yapacağı en büyük hatanın nerede olduklarını ve konum bilgilerini sosyal medya üzerinden paylaşmak olduğunu bildirmiştir. İngiliz sigorta şirketi Admiral’in sosyal medya hırsızlığına yönelik grafiksel anlatımın yapıldığı sayfayı (İngilizce) incelemenizi öneririm.

Belki de sosyal medya her zaman suçun işlendiği bir yer olmayabilir, ama sosyal medya hiç şüphesiz suçun planlanmasında önemli bir rol oynar.



Tatile çıkmak ne kadar da iyi olurdu

Ortalama bir hırsızlık 8 ila 12 dakika kadar sürmektedir. Teknoloji ile haşır neşir olan hırsızlar, sizin fotoğraflarınızı kullanarak nerede olduğunuzu kolayca bulabilir. Cep telefonları üzerinden çekilen fotoğrafların tamamına yakınında EXIF verisi yer alır. EXIF verisi, fotoğrafı çeken kameranın fotoğrafı çekerkenki kullandığı ayarları içerir. Bunun yanı sıra cep telefonunuzda bir GPS bulunuyorsa, o zaman EXIF verisi altında fotoğrafın çekildiği konumun bilgisi de yer alır.

Facebook gibi bazı sosyal medya sitelerine çektiğiniz fotoğrafları yüklediğinizde bu siteler, EXIF verisini tararlar ve konum bilgisi dahil gerekli gördükleri verileri işlerler. Hangi sosyal medya ve fotoğraf paylaşım sitesinin hangi EXIF verisini nasıl işlediğini görmek için, Tech Fleece’in hazırladığı tabloya bir göz atabilirsiniz.

Hırsızlar ayrıca sosyal medya kullanıcılarını gittikleri lokantalara, kafelere, eğlence merkezlerine ve diğer mağazalara gittiklerinde “check-in” yapmamalarını öneriyor. Bunun yanı sıra seyahate çıktığınızda sosyal medya üzerindeki aktivitelerinizi en az düzeyde tutmanız öneriliyor.

Elbette arkadaşlarınızın sizin ne kadar eğlendiğinizi bilmesini istiyorsunuz ancak eve geldiğinizde evinizi bıraktığınız gibi bulmak istemez misiniz?



Her şey kötü

Evet, sanırım bu yazının tek cümlelik özeti bu.

Tamam, belki de her şey o kadar da kötü değil. Bazı kişiler, kaybettikleri bir ürünü sosyal medya üzerinden duyurmuş ve daha sonra bu ürüne ulaşmayı başarmıştır. Örneğin Amerika Birleşik Devletleri’nde bazı eyaletlerde polisler, Pinterest aracılığı ile hırsızlık, kaçırma, kaybolma gibi suçları olumlu şekilde sonuçlandırmayı başarmış ve ayrıca aileleri çocuklarını sokakta satılan uyuşturuculara karşı korumayı öğretici içerikler paylaşmıştır.

Daha önce sosyal medya üzerinden işlenen bir suçla karşılaştınız mı? Bunu polise ihbar ettiniz mi? Yoksa bu suçları sosyal medya kullanmanın bir parçası olarak mı görüyorsunuz? Sizce sosyal medya bir suçun işlenmesinin önüne geçebilir mi? Bu konudaki görüşlerinizi bekliyoruz.

Kaynak: MakeUseOf

Share.

About Author

Jack, teknoloji firmalarına danışmanlık verir ve boş zamanlarda teknoloji dünyasındaki gelişmelere adar. Kablosuz Mecmua'nın kurucusudur.