The post Meşgul Öğrencinin Zaman Kazanma Rehberi appeared first on Kablosuz Mecmua.
]]>Üniversite ikinci sınıf öğrencisi olduğumdan öğrencilik hayatının ne kadar çılgın olabileceğinin farkındayım. Lisedeyken okul ile üç farklı yarı zamanlı işimi kontrol edebilmek için sürdürülebilir olmayan pek çok farklı yöntemi denedim.
Bir gün kendimi duş alırken çalışmaya devam edebilmek için ders notlarımı su geçirmez bir kaplama ile kaplamayı düşünürken buldum ve ardından zamanımı daha iyi kullanabileceğim bir yöntemin olmak zorunda olduğuna karar verdim. Ne şans ki öğrencilerin zamanlarını daha iyi değerlendirebilecekleri ve kontrol edebilecekleri pek çok yöntem var, zira duş alırken ders çalışmak hiçbir işe yaramıyor.
Okul için daha fazla zaman ayırmak imkansız değil, sadece biraz özen istiyor.
Sabahları kendinizi ne kadar kötü hissediyorsanız hissedin, güne doğru bir şekilde başlayabilmek oldukça önemlidir.
Sabahları uyanır uyanmaz birkaç şeyi yapabilmek, günün geri kalanında daha başarılı olabilmenize yardımcı olacaktır. Sabahları kendinizi iyi hissetmek zorunda değilsiniz ancak alarmınızdaki “ertele” düğmesine basmamaya ya da alarmınızı kurmayı unutmamaya özen gösterin. Eğer alarmınızın çıkardığı ses sizi memnun etmiyorsa, o zaman alarm sesini değiştirmeyi deneyin ve sizi rahatsız etmeyecek başka bir alarm sesi kullanmayı deneyin.
Uyanır uyanmaz Facebook, Instagram ve Twitter üzerinde ne olup bittiğini kontrol etmek pek çoğumuzun yaptığı bir eylem. Ancak bu siz fark etmeden değerli zamanınızı yatağınızda geçirmenize neden olacaktır ve verimliliğinize son derecede olumsuz yönde etki eder.
Bu alışkanlığı bırakmak için aşağıdaki yöntemleri deneyin.
Tamam, yataktan kalkmayı başardınınız. Peki şimdi ne olacak? Ajandanıza bakın ve gün içerisinde neler yapmanız gerektiğini bir gözden geçirin. Ders planınızın ve ödevlerinizin farkında olmak ve sömestr tabanlı bir eylem planını takip etmek, ilgili sömestr içerisinde yapmanız gerekenleri tamamlayabilmek adına son derecede önemlidir. Pek çok kişi bunun için kullandıkları akıllı cihazlar üzerindeki takvim uygulamasını ya da eski usûl basılı bir ajandayı kullanmayı tercih etmektedir.
Ancak StudyCal ve iStudiez gibi özellikle öğrencilerin zamanlarını doğru şekilde kontrol edebilmelerini ve planlayabilmelerini sağlayacak uygulamalar da mevcuttur. Bunun yanı sıra hemen her takvim uygulamasının sunduğu hatırlatıcı özelliklerini kullanarak derslerinizi, ödevlerinizi ve tez teslim aşamalarınızı takip edebilir, sizin için önemli olan kurs bilgilerini girebilirsiniz.
Eğer siz de diğer pek çok üniversite öğrencisi gibi iseniz, muhtemelen zamanınızın büyük bir kısmını üniversite kampüsünde geçiriyorsunuzdur. Dersler arasındaki boşlukları iyi kullanın ve sosyal medya ya da Netflix üzerinde zamanınızı öldürmektense yapmanız gereken bazı ödevleri yerine getirin.
Sınıftayken bu ipuçlarını ve araçları kullanarak zamanınızı verimli bir şekilde değerlendirebilirsiniz:
Zamanınızı ne kadar mükemmel bir şekilde organize ediyor olursanız olun, gün içerisinde daha önce planlamadığınız bazı boş zamanlarınız olacaktır. Bu boş zamanlarınızı sağlıklı beslenerek, yürüyüş yaparak ve zihninizi boşaltarak değerlendirebilirsiniz.
Yanınızda sürekli olarak yapması beş dakikadan fazla sürmeyecek bazı işlerin bir listesini bulundurun. Bu liste bir kağıt üzerinde ya da telefonunuzda kullandığınız not alma uygulamasında bulunabilir. Wunderlist, bu tip görev listelerinin tutulabileceği mükemmel bir uygulamadır. Bu beş dakikalık görevler arasında email göndermek, tezinizdeki bir sayfayı yazım hataları için kontrol etmek ya da ödevinizdeki bir ya da birkaç soruyu çözmek olabilir.
Bunun yanı sıra Google Drive gibi bulut tabanlı bir program üzerinde ödevlerinizi tutuyorsanız o zaman yapabilecekleriniz daha fazladır. Eğer ödev dosyalarınızı ve sunumlarınızı bulut tabanlı bir ofis paketi üzerinde tutuyorsanız, o zaman onlara dilediğiniz herhangi bir yerden ulaşabileceğinizden son dakika rötuşlarını dilediğiniz an gerçekleştirebilirsiniz.
Okul günlerinizde birkaç dakikadan daha uzun aralarınız oluyorsa, o zaman tamamlaması daha uzun süren bir görevi tamamlamayı düşünebilirsiniz. Örneğin bu süreyi kampüsünüzdeki spor salonuna giderek geçirebilir, profesörünüzle teziniz hakkında bir görüşme yapmak isteyebilir ya da uzun süredir görüşmediğiniz bir arkadaşınızla bağınızı koparmamak için bir süreliğine kahve içebilirsiniz.
Okuldan çıkıp eve geldikten sonra kucağınıza yemeğinizi alıp uyku zamanı geleni kadar takip ettiğiniz dizileri izlemek kulağa çekici geliyor olabilir. Ancak bunun yanı sıra bu bölümde göreceğiniz bazı ipuçlarını uygulayarak hem yapmanız gerekenlere odaklanabilir, hem de daha çok çalışabilirsiniz.
Güne başlarken kontrol ettiğiniz ajandanızı hatırlıyor musunuz? O ajandaya tekrar bir göz atmanın zamanı geldi. Her gün yapmak istediğiniz şeyin ne olduğuna karar verin. Tamamlamak istediğiniz görevlerin varlığı ve bu görevlerin başlangıç ve bitiş noktalarının ne olduğunun net bir şekilde tanımlanmış olması, yapmanız gereken işleri önceliklendirmek ve onlar üzerine odaklanmanızı kolaylaştırmanın yanı sıra o işleri yapmaya başlamanız için de en önemli adımdır.
Ayrıca eğitiminiz ile ilgili sınav ya da rapor gibi önemli etkinliklere hazırlanmak için bir önceki gün biraz zaman ayırmanızı tavsiye ederim. Örneğin her Çarşamba bir sınavınız var ise o zaman Salı günü o sınavla ilgili notlarınızı gözden geçirmeniz için mutlaka biraz zaman ayırın.
Tüm öğrenciler insanüstü güçlere sahip olsaydı ne kadar da güzel olurdu, öyle değil mi? Ne yazık ki o gün gelene kadar size bu yeteneklerin en azından bir kısmını kazandırabilecek bazı uygulamalar mevcut.
SelfControl, Focus ya da StayFocused gibi uygulamalar internet üzerindeki zamanınızı çalan belirli web sitelerine ya da internete erişiminizi sınırlandırır. Bu konuda ciddi olan kullanıcılar internet erişimini birkaç saatliğine sınırlandırarak yapmaları gereken ödeve odaklanabilirken bazı kullanıcılar en azından sosyal medya sitelerine erişimlerini on beş dakika kadar sınırlandırarak tezlerine bir paragraf daha ekleyebilirler.
Bir işi tamamlamak için uygulayabileceğiniz en iyi yöntemlerden birisi de Pomodoro Tekniği adı verilen yöntemdir. Bu yöntemde 25 dakika yapmanız gereken işe odaklanmak, ardından 5 dakika süresince tümüyle başka bir iş yapmalısınızdır. Bu döngüyü dört kez tekrar ettikten sonra daha uzun bir süreliğine ara verebilirsiniz. Eğer çalışmanız süresince aklınıza bir fikir gelirse onu derhal bir kağıda not etmeli ve yaptığınız işe geri dönmelisiniz. Bu tür bir zaman yönetim stratejisini uygulayanların yaptıkları işe son derecede odaklı oldukları gözlenmiştir.
Günün sonunda tek yapmak istediğiniz şey sıcacık yatağınıza gidip dünyanın geri kalanından uzaklaşmaktır, değil mi? Ancak uykuya dalmadan önce ayıracağınız bir on dakika, ertesi sabah size dünyaları verecektir.
Sabah evden çıkmadan önce yaptığınız kişisel bakım harici hazırlıkların tamamına yakınını yatağa girmeden önce tamamlamaya çalışın. Uykuya dalmadan önce yarınki ders için gerekli olan tüm malzemeleri, öğle yemeğinizi ve giyeceğiniz kıyafetleri ayarlayın. Tüm bunları erişilmesi kolay bir yere koyduğunuzda sabah uyandığınızda çok daha az gergin olacağınızı garanti ederim. Bunu yaptığınızda ulaşım kartınızı, cüzdanınızı, telefonunuzu ve yanınıza aldığınız diğer her şeyi unutma ihtimaliniz de yok denecek kadar azdır.
Stresli olduğunuzda iyi bir uyku çekmek neredeyse imkansızdır. Ne de olsa biz öğrenciler, mümkün olduğu kadar geç yatağa gitmeyi tercih ederiz. Ancak uyku, çoğu öğrencinin fark ettiğinden çok daha önemlidir ve bir sonraki gün ne kadar başarılı ve verimli olup olmayacağınız üzerinde doğrudan etkisi vardır.
İyi bir uykunun önceliği yapacağınız her şeyden daha yüksek olmalıdır. Siz uyurken beyniniz gün içerisinde öğrendiklerini sıralar ve tasnifler. Bu da sizin ertesi gün öğrendikleriniz üzerinde daha az zaman harcamanıza neden olur. Bunun yanı sıra düzenli olarak iyi bir uyku çeken insanların bağışıklık sistemlerinin, konsantrasyonlarının ve hafızalarının çok daha iyi olduğu gözlenmiştir. Tüm bunların eğitimlerinde başarılı olmak isteyen öğrenciler için ne kadar önemli olduğunu hatırlatmama gerek yok.
Hafta sonları, öğrencilik hayatının gerçeklerinden kaçmak isteyen öğrenciler için son derecede idealdir. Ancak hafta içerisinde sizi strese sokan şeyleri hafta sonu görmezden gelmek, bir sonraki Pazartesi günü her şeyi daha çekilmez kılacaktır. Bu bölümdeki ipuçlarını uyguladığınızda hafta içinde eğitiminize çok daha fazla ve verimli bir şekilde vakit ayırabileceğinizi fark edeceksiniz.
Eğer üniversite kampüsü dışında yaşıyorsanız o zaman her gün mutfakta ne kadar çok zaman geçirdiğinizin muhtemelen farkında değilsinizdir. Yapılan araştırmalar öğrencilerin her gün mutfakta en az bir saat geçirdiğini gösteriyor. Bu zamanı mutfakta geçirmek yerine eğitiminiz için harcayabilirsiniz.
Önümüzdeki hafta ne yiyeceğinize hafta sonu karar verin. Ardından iki ya da üç tencere yemek kaynatın ve onu hava geçirmeyen küçük kaplara koyarak buzdolabında depolayın. Hafta içerisinde bu yemekleri mikrodalga fırında ısıtarak yiyebilirsiniz. Bu sayede daha önce bir saatinizi alan yemek hazırlama işleminin sadece beş dakikanızı aldığını fark edeceksinizdir.
Eğer yemek yapmayı sevmiyorsanız o zaman büyük bir süpermarkete giderek haftalık alışverişinizi tek bir seferde yapabilir ve hem paradan hem de zamandan tasarruf etmiş olursunuz.
Her hafta sonu kendinize eğitiminiz ile ilgili zamanınızı alacak görevlerden birisini yerine getirmiş olsanız bunun hangisi olmasını istediğinizi sorun ve ardından o görevin tamamını, ya da önemli bir parçasını, hafta sonu tamamlamayı alışkanlık haline getirin. Sürekli daha sonraya ertelediğiniz bir işi hafta sonu yaptığınızda hafta içinde çok daha az stresli olacağınızı fark edeceksiniz.
Gerçekten. Sürekli stresli olan hiç bir öğrenci başarılı değildir. İster akşamları olsun, birkaç saat olsun ya da haftanın bir günü olsun, mutlaka ara verin ve bu verdiğiniz ara süresince eğitiminiz ile ilgili hiç bir şey yapmayın. Verdiğiniz aranın her bir saniyesinin tadını çıkarmaya çalışın. Ne de olsa bu dünyaya bir kere geldiğinizi ve hayatın eğitimden çok daha fazlası olduğunu unutmayın. Aklınızın bir köşesinde bu verdiğiniz aranın eğitiminiz sırasında beyninizin çok daha verimli bir şekilde çalışmasını sağladığını da unutmayın. Ara verdiğiniz zaman kesinlikle bundan pişman olmayın.
Ne olursa olsun öğrencilik hayatı kolay değildir. Sizden beklentileri olan çok sayıda insan vardır ve öğrencilik hayatınız sırasında gelecekte sürekli olarak kullanacağınız önceliklendirmek, plan yapmak ve size verilen görevlerin hepsini tamamlamak gibi pek çok yeteneği yaşayarak öğreneceksiniz.
Gün içerisinde kendinize zaman kazandırmak için ne tür yöntemleri uyguluyorsunuz? Yorumlarınızı bekliyoruz.
Kaynak: MakeUseOf
Görsel: Creativa Images (Shutterstock)
The post Meşgul Öğrencinin Zaman Kazanma Rehberi appeared first on Kablosuz Mecmua.
]]>The post Öğrenmesi En Kolay 6 Programlama Dili appeared first on Kablosuz Mecmua.
]]>Ancak bir programlama dilini öğrenirken hangi programlama dilini öğreneceğinize karar vermek, programlama dilinin kendisini öğrenmek kadar önemlidir. Bu yazımızda yeni başlayanlar için öğrenmesi en kolay 6 programlama dilini sizler için derledik.
Daha önce hiç programlama dili kullanmamış birisi için bir programlama dilinin ne kadar “kolay” olduğunu belirten bazı değişkenler mevcuttur. Bazı programlama dilleri yazım dilinin kolaylığı ile ön plana çıkarken, bu alanda zayıf olan bazı programlama dillerinde size yardımcı olabilecek çok sayıda topluluk mevcuttur. Bu sebeple öğrenmesi görece biraz daha zor olan bir programlama dili size yardımcı olabilecek kişilerin fazlalığı sebebiyle daha kolay olabilir.
JavaScript’i Java ile karıştırmayın. JavaScript her ne kadar front-end web development için bir betikleme dili iken Java bir programlama dilidir. JavaScript birden fazla platform üzerinde kullanılabildiğinden son derecede yaygın bir dildir. JavaScript web tarayıcısı üzerinde doğal olarak çalıştırılabildiğinden onu çalıştırabilmek için bir derleyiciye (compiler) bile ihtiyacınız yoktur. İhtiyacınız olan tek şey bir not defteri uygulaması ya da Sublime Text benzeri bir uygulamadır.
Eğer web sitesi geliştirme alanında kendinizi iyileştirmek istiyorsanız o zaman JavaScript sizin için mükemmel bir başlangıç olabilir. JavaScript’in sözdizimi (syntax) C’ye benzediğinden JavaScript’i öğrendikten sonra diğer programlama dillerine geçişte işiniz biraz daha kolay olur. Daha da önemlisi, JavaScript kodu yazarken yapacağınız hatalar daha kolay fark edilir ve web tarayıcıları bu hataları yorumlamakta daha merhametlidir. JavaScript’in geniş kullanım alanları onu son derecede sağlam bir başlangıç noktası yapar. Ayrıca C+ gibi daha karmaşık programlama dillerine geçmeden önce bir tür geçiş kapısı görevi de üstlenirler.
Matthew Mombrea gibi endüstrinin bazı tanınmış isimleri ise JavaScript’in başlangıç için iyi bir programlama dili olmadığını düşünmektedir. Mombrea, JavaScript’in nesne yönelimli programlamanın kötü bir örneği olduğunu ve dahası bu programlama dilinin zaten çok iyi bilinen bir dil olduğunu savunur. JavaScript’in kod çalıştırılmadan önce yazım hatalarını göstermediğinden yazılım geliştirme alanında kariyer yapmak isteyen kişiler için bu programlama dilinin iyi bir tercih olmadığını söyler. Ancak programlama dünyasına bir giriş olması açısından geçerli bir programlama dili olarak gösterilir. JavaScript’i kullanabilmek için bir yazım programı ve biraz araştırmanın yeterli olması sebebiyle ve birden fazla platform üzerinde çalıştırılabilir olması dolayısıyla hemen herkes dilediği zaman bu programlama dilini öğrenmeye başlayabilir.
Ruby on Rails kodunu okumak kolay olduğundan özellikle daha önce herhangi bir programlama dili ile ilgilenmemiş bir kişi için son derecede avantajlıdır. Dinamik, nesne yönelimli betikleme diline sahip olması sebebiyle Ruby özellikle web geliştirme alanında yoğun olarak kullanılır. Groupon ve GitHub gibi web siteleri Ruby kodunu kullanır.
Ruby’i öğrenmek diğer programlama dillerini öğrenmekten daha kolaydır, çünkü çok fazla sayıt komut öğrenmeniz gerekmez. Ruby on Rails bir framework olduğundan, aslında Ruby kısayollarını içeren bir koleksiyondan fazlası değildir. Programlama kamplarına bir göz atarsanız bunların birçoğunun Ruby on Rails öğretmeye odaklandığını göreceksiniz.
Ruby on Rails programlama dilinin kısa sürede bu kadar popüler hale gelmesinin sebebi özellikle programlamaya yeni başlayanlar için son derecede kolay bir dil olmasıdır. Dahası, projelerini Ruby on Rails üzerinde kodlayan pek çok startup, düzenli olarak Ruby on Rails kodlamayı bilen eleman aramaktadırlar. Bu sebeple bir Ruby on Rails uzmanı olmasanız bile kendinize bir iş bulmanız daha kolaydır.
Python, özellikle programlamaya yeni başlayanlar için mükemmel bir programlama dilidir. Hem masaüstü hem de web uygulamalarını geliştirmek için kullanılabilen Python, pek çok türde projenin oluşturulması için kullanılabilir. Bu dinamik programlama dili nesne yönelimli, yöntemsel ve işlemsel bir programlama dilidir.
Ayrıca Python, açık kaynaklı bir programlama dili olduğundan herkes tarafından kullanılabilir ve Python geliştiricilerinin bir araya geldiği pek çok topluluk mevcuttur.
Ancak Python özellikle daha önce hayatında hiç kod yazmamış bir kişi için biraz karmaşık bir programlama dili olarak görülebilir. Örneğin, Python, adlandırma kurallarını takip etmek ve satırbaşı açmak konusunda hassas bir programlama dilidir. Ancak bu dilin değişkenliğini ve onu kodlayan devasa toplulukları göz önüne alırsak biraz destekle Python yeni başlayanlar için öğrenmesi kolay bir programlama dilidir.
Oracle tarafından geliştirilen Java günümüzde kullanılan en eski programlama dillerinden birisi olmaya devam etmektedir. Java hem masaüstü hem de web uygulamalarının yanı sıra işletim sistemleri için bile vaz geçilmezdir. Bu nesne yönelimli ve sınıf tabanlı programlama dilinin kullanım alanı son derecede geniştir ve günümüzün en popüler programlama dillerinden birisidir.
Bu programlama dilinin devasa kullanım alanlarının varlığı ve popülerliğine rağmen diğer giriş seviyesi programlama dilleri ile karşılaştırıldığında öğrenmesi biraz daha ordur. Java, yazım dilini C ve C++ gibi programlama dillerinden alır bu sebeple programlama kamplarının çoğu Java’ya geçiş yapmadan önce C/C++ dillerini öğretmeyi tercih eder.
Ancak Java, programcıları bir programcı gibi düşünmeye zorlar. Java yazarken bilgisayarların bilgiyi nasıl işlediğini düşünmek zorundasınızdır. Analitik programlama bilgisini temel alan Java, her ne kadar biraz zor olsa da yeni başlayanlar için mükemmel bir programlama dili olmaya devam etmektedir. Ayrıca bu dil kullanılan en eski programlama dillerinden birisi olduğundan dolayı Java öğrenirken takıldığınız herhangi bir soru olduğunda bu sorunun halihazırda cevaplanmış olma olasılığı son derecede yüksektir.
C ve C++ programlama dillerine mükemmel birer giriş örneğidir. Yazılım geliştirmek için kullanılan C ve C++ programlama dillerinin yazım dili diğer pek çok programlama diline ilham kaynağı olmuştur. Bu sebeple C++ ya da C öğrenmek daha sonra Java veya daha karmaşık programlama dillerine geçişi kolaylaştırır.
C’nin aksine C++, sınıflar gibi nesne yönelimli programlama elementlerine sahiptir. Eğer oyun geliştirme ile ilgileniyorsanız o zaman C++ sizin için iyi bir başlangıç olabilir çünkü bu programlama dili özellikle oyun motorlarının geliştirilmesinin yanı sıra web, mobil ve masaüstü uygulamalarının geliştirilmesi için de kullanılır.
C++ her ne kadar ilk zamanlarında zor gibi görünse de biraz sabırlı olmanız durumunda son derecede önemli bir programlama dilini öğrenmiş olursunuz.
C# programlama dili, programlamaya yeni başlayanlar için mükemmel bir seçimdir. Bu programlama dilini öğrenmeye başlamak zor değildir. Tek yapmanız gereken şey Visual Studio Express’i kurarak bu programlama dilinin doğru çalışması için gerekli olan SQL Express gibi tüm elementleri kurmuş olursunuz. C# programlama dili web geliştirmeden konsol uygulamalarına kadar pek çok alanda kullanılmaktadır. C#’nin yazım dili C tabanlı olduğundan tıpkı C++ gibi bilgisayar bilimine giriş yapmak isteyenler için mükemmel bir temel oluşturur.
Her ne kadar Visual Studio’nun otomatik tamamlama özelliği ve otomatik olarak oluşturulabilen proje dosyaları gibi bazı özellikleri bulunsa da C#, diğer programlama dillerine kıyasla daha karmaşık olabilir. C ve Ruby gibi dillerin aksine birden fazla derleyici ve yorumlayıcı mevcuttur. Ancak kullanımı kolay IDE’nin yanı sıra geniş kullanım alanları C# programlama dilini programlamaya yeni başlayanlar için ideal kılar.
Fark edeceğiniz üzere bu listede HTML’ye yer vermedik. HTML’yi öğrenmek çok kolay olmasına ve kimi eğitim kurumlarında ilköğretim sınıflarında bile öğretilmesine rağmen HTML neden bu listede yok? Aslında HTML benim ilk öğrendiğim dildi ve onu öğrenmeye başladıktan birkaç saat sonra başlangıç seviyesinden orta seviye bir HTML kodlayıcısı haline geldim. Ancak HTML, bir çoğunuzun bildiği üzere, bir kodlama dilidir. HTML bir programlama dili değildir. Öğrenmesi en kolay programlama dillerini derlediğimiz bu yazıda HTML’nin bir programlama dili olmaması sebebiyle ona yer vermedik.
Buna rağmen HTML, diğer dilleri öğrenmeye başlamak için kötü bir seçenek değildir. HTML, yeni başlayanlar için öğrenmesi kolay bir dildir (programlama dili değil). HTML, programlamaya ait pek çok kavramı kullanmaya devam eder ve web geliştiriciliğinde yaygın olarak kullanılır. HTML ile birlikte CSS öğrenmeye de başlayabilirsiniz (CSS de bir programlama dili değildir) ve daha sonra JavaScript gibi daha kapsamlı programlama dillerine geçiş yapabilirsiniz.
Sizce yeni başlayanlar için öğrenmesi en kolay programlama dili hangisidir? İlk öğrendiğiniz programlama ya kodlama dili hangisidir? Eğer daha önce herhangi bir programlama dili kullanmamışsanız ilk olarak hangi dili öğrenmek istiyorsunuz? Yorumlarınızı bekliyoruz.
Mutlu programlamalar!
Kaynak: MakeUseOf
The post Öğrenmesi En Kolay 6 Programlama Dili appeared first on Kablosuz Mecmua.
]]>The post Uykusuzlukla Baş Etmek İçin Kullanabileceğiniz Yöntemler appeared first on Kablosuz Mecmua.
]]>Klinik uykusuzluk problemine sahip değilseniz bile uyku sürecinizi iyileştirmek için atabileceğiniz bazı adımlar bulunmaktadır. Bu adımlardan ve yöntemlerden hangisinin sizin işinize yaradığını deneyerek öğrenin ve ardından onu gündelik hayatınıza uygulayın. Bazı insanların uykuya dalmak için bir video izlemeye ya da müzik dinlemeye ihtiyacı vardır. Bazıları ise tıpkı çocuklarda olduğu gibi yetişkinler için hazırlanan masalları dinlemeyi. Diğerleri ise uykuya dalmak için bilimin kendilerine sunduklarından başka hiç bir şeyi kabul etmez. Sizin işinize yarayan yöntem ne olursa olsun bu yazımızda göreceğiniz bazı önerileri deneyerek güzel bir uyku çekmeyi deneyebilirsiniz.
Oxford Üniversitesi Uyku Tedavisi Bölümü Profesörü Colin Espie, yıllardır insan uykusu üzerine çalışmalarını sürdürüyor. Sleepio işte onun bugüne kadar yaptığı tüm çalışmaların ve araştırmaların sonucu ortaya çıkmış bir uygulama. Her ne kadar yıllık 300 dolar gibi bir ücreti olsa da sitedeki temel ölçüm uygulamalarını kullanarak uyku problemleriniz hakkında derinlemesine bilgi almanız mümkün.
Uygulama size bir dizi soru soruyor. Bu sorular arasında ne tür bir uyku problemine sahip olduğunuz (uykuya dalamama ya da zinde uyanamama), davranış bozuklukları, uykuya daldığınız yer ve benzeri kategorilerde sorular yer alıyor. Görece kısa süren bu anketteki soruları yanıtladıktan sonra Sleepio uygulaması sizin için özel olarak oluşturulmuş bir “uyku raporu”nu sunacak.
Bu rapor uyku probleminiz hakkında daha fazla bilgi alabilmeniz için bir temel oluşturabilir. Ayrıca verdiğiniz cevaplar doğrultusunda size bir dizi tavsiye de içeriyor olacaktır. Örneğin eğer zihniniz sürekli meşgul ise o zaman zihninizi sakinleştirmek için size bir dizi rahatlama tekniği önerecektir. Sitenin bu kısmı ücretsiz olduğundan özellikle uykusuzluk problemi yaşayan kişilerin sorunlarını tanımlamada önemli bir kaynak olabileceğini düşünüyorum.
Uyku problemlerinizin ne olduğunu biliyorsunuz ancak bu problemleri gidermek için ne yapacağınızı bilmiyor musunuz? Sleepfulness mükemmel bir meditasyon ve rahatlama uygulamasıdır ve huzurlu bir şekilde uykuya dalmanıza yardımcı olacaktır.
Uygulamayı çalıştırdığınızda ilk olarak “yatağa gidiyorum”, “uyuyamıyorum”, “uyanıyorum” ve “gün içi” seçeneklerinden birisini seçmeniz gerekiyor. Seçiminiz doğrultusunda uygulamanın size sunacağı rehberli meditasyon seçeneklerinden birisini dinleyebilirsiniz. Uygulamanın kullanımı son derecede kolaydır, sadedir ve şaşırtıcı bir şekilde işe yarıyor.
Tek seferde yapacağınız 8 dolarlık bir ödeme ile uygulama bünyesinde bulunan tüm rehberli meditasyon ses kayıtlarını etkinleştirmeniz mümkün ancak bu ödemeyi yapmadan önce uygulamadaki birkaç ücretsiz ses kaydını dinleyebilirsiniz. Bu kayıtların çoğu işinizi görecektir, özellikle de susmak bilmeyen bir zihne sahipseniz.
İndir – Android (Ücretsiz) ve iOS (Ücretsiz) için Sleepfulness
Yağmurlu bir sonbahar gününde pencerenize vuran yağmur damlaları ve o yağmur taneciklerini taşıyan rüzgârın sesini hiç bir şeye değişmeyenlerdenseniz o zaman bu uygulamaya bayılacaksınız. Bilim insanları su sesininin insanların uykuya dalmasına yardımcı olduğunu söylüyorlar ve Rainy Mood uygulaması da işte tam bu anlayış doğrultusunda kullanıcılarına diledikleri zaman yağmur sesi dinleyebilmelerine olanak sağlıyor.
Web sitesini ya da mobil uygulamasını kullanarak dilediğiniz zaman sizi rahatlatan bir ses kaydını dinleyebilirsiniz. Uygulamanın ayarları üzerinde oynayarak kırsal bir kesimden okyanusa ya da yağmurun şiddetinden kuşların sesine kadar pek çok değişikliği yapabilirsiniz.
Mobil ve web uygulamalarının sunduğu özellikler arasında bazı farklar mevcut. Örneğin mobil uygulamalarında uykuya dalma zamanlayıcısı bulunurken web uygulamasında yağmur sesini YouTube’dan alacağınız dilediğiniz bir müziğin ya da başka bir videonun sesine uyarlamanız mümkün. Nasıl kullanacak olursanız olun uygulamayı kullandığınızda memnun kalacağınızdan eminiz.
İndir – Android (Ücretsiz) ve iOS (2.99 $) için Rainy Mood
Netflix geçtiğimiz günlürde insanların uykuya dalmasını kolaylaştıracak videoların yer aldığı özel bir kategori oluşturdu. Bu videolar her ne kadar canlı videolar olmasa da zamanın olduğundan daha yavaş ilerlediğini yansıtmaya çalışan bir dizi videodan oluşuyor. Ne şans ki bu tip videoları izleyebilmek için bir Netflix abonesi olmanız gerekmiyor.
Benzer bir şekilde Napflix adı verilen web sitesi de tabiri caizse “sıkıcı” videoların yer aldığı ve videoların tamamını YouTube üzerinden bulan bir web platformu. Spor karşılaşmalarından video oyunlarına, müzik kliplerine ve belgesellere kadar uykuya dalmanızı kolaylaştıracak pek çok içerik bulmak mümkün. Hatta Tetris oyununu seven birisi iseniz onu yarım saat boyunca oynayan birisinin videosunu da izleyebilirsiniz.
Naplix bünyesinde ayrıca ASMR adı verilen ve kendinizi sanki videonun içerisinde hissedebileceğiniz ses kayıt teknolojisinin kullanıldığı videoların yer aldığı özel bir bölüm de mevcut.
Siz çocukken veliniz sizin uykuya dalmanıza yardımcı olacak bir hikaye okuyabilir ancak siz büyüdüğünüzde bunu yapacak kimse yoktur. Ta ki Sleep With Me podcastının yapımcısı Scooter ile tanışana dek.
Podcastlar genellikler dinleyicilerini eğlendirmeyi ya da eğitmeyi amaçlar ancak Scooter neredeyse her gün yayınladığı podcastlarda sadece sizin uykuya dalmanızı amaçlıyor. Kulaklığınızı takın ve onun nev-i şahsına münhasır anlatım tarzıyla huzur içinde uykuya dalın.
Podcast üzerinde anlatılan hikayeler mükemmel değil ancak böyle olması isteniyor çünkü eğer hikayelerin bir bağlayıcılığı olsaydı o zaman uykuya dalmanız zorlaşırdı.
Sleep With Me podcast’i ile ilgili inceleme yazımıza bir göz gezdirmek isteyebilirsiniz.
Eğer uykuya dalmakta zorluk çekiyorsanız o zaman yorumlarınızı bekliyoruz. İster bir uygulama olsun ya da bir video, deneyimlerinizi aşağıdaki yorum kutusunu kullanarak bizlerle paylaşın.
Kaynak: MakeUseOf
The post Uykusuzlukla Baş Etmek İçin Kullanabileceğiniz Yöntemler appeared first on Kablosuz Mecmua.
]]>The post Akıllı Telefonlarda Sık Görülen 10 Problem appeared first on Kablosuz Mecmua.
]]>Akıllı telefonlar, en çok kullanılan teknoloji ürünleri olarak dizüstü bilgisayarların ve masaüstü bilgisayarların yerini çoktan aldı bile. Bunda bir sorun yok ancak bu geçiş süreci iki ileri bir geri şeklinde ilerlemeye devam ediyor.
Akılllı telefon endüstrisi, PC pazarına kıyasla çok daha farklıdır. Bunda şaşılacak bir şey yok dediğinizi duyar gibiyim ancak bu farklılık dijital yaşamlarımıza ve bu cihazları kullanış şeklimize olumsuz etkisi olmuştur. Nasıl mı? Sorunun cevabı yazımızda gizli.
Bir masaüstü bilgisayarını önceden konfigüre edilmiş olarak satın alabilir ya da parçalarını ayrı ayrı sipariş ederek kendi bilgisayarınızı oluşturabilirsiniz. Nasıl olursa olsun Apple’ın iMac modeli bilgisayarı gibi hepsi bir arada bilgisayarlar haricinde masaüstü bilgisayarların çoğunun içini açıp dilediğiniz değişiklikleri yapabilirsiniz. Daha fazla RAM’e mi ihtiyacınız bar? Daha iyi bir grafik kartına mı? İhtiyacınız ne olursa olsun dilediğiniz parçayı değiştirebilir ve makinenizin ömrünü uzatabilirsiniz.
Akıllı telefonlar bize bu seçeneği vermezler. Pek çok akıllı telefon eskiden kullandığımız telefonlardan bile daha az konfigürasyon seçeneği sunar. En azından eskiden telefonumuzun pilini değiştirebilir ya da MicroSD kart takarak telefonumuzun kapasitesini arttırabilirdik. Günümüzde bu özellikler pek çok akıllı telefonda yer almıyor.
Daha hızlı bir işlemciye, daha iyi bir pil ömrüne ya da daha iyi bir kameraya mı ihtiyacınız var? Tek yapabileceğiniz şey kendinize yeni bir telefon almaktır. Bir telefon üzerinde değişiklik yapmak bırakın ortalama bir kullanıcıyı, ortalama bir bilgisayar kurdunun bile kolayca yapabileceği bir işlem değildir.
MicroSD kart girişi olan ya da pilini değiştirmenize imkan veren bir telefon satın alın. Bu telefonların çoğunun fiyatı diğer telefonlara oranla görece daha ucuzdur. Elbette bir telefonun MicroSD kartını değiştirmek bir masaüstü bilgisayar üzerinde yapabileceğiniz değişikliklere kıyasla çok daha azdır ancak artık ilk günkü kadar şarj tutmayan bir telefonun pilini değiştirebilmek ya da daha yüksek kapasiteye sahip bir MicroSD kartı takabilmek, bir telefonun kullanım ömrünü görece uzatabilir.
Akıllı telefon üreticileri ürettikleri cihazları sizin güncelleyebilmenizi ya da tamir edebilmenizi istemezler. Bu üreticiler telefonunuzu bir iki yılda bir yenilemenizi tercih ederler. Üreticiler ayrıca kullanıcıların üzerinde değişiklik yapamadığı cihazların son kullanıcılar için kullanımı daha kolay olan cihazlar olduğunu savunurlar. Tüm bu gerekçeler sebebiyle cep telefonu üreticileri ürettikleri telefonları mümkün olduğu kadar az değişiklik yapabileceğiniz şekilde tasarlarlar.
Sebebi ne olursa olsun halihazırda aşırı derecede atık malzeme problemi ile boğuşan bilgisayar endüstrisinin bu alandaki durumunu daha kötü hale getirmiştir. Tüketici elektroniği ürünlerinin çoğunun raf ömrü diğer ürün kategorilerine oranla çok daha kısadır. Akıllı telefonlar ise hem en çok satılan ürünlerden olup raf ömrü en kısa olan ürünler arasında yer almaktadır. Bu sebeple birkaç yılda bir hem paranızı sokağa atmış hem de çevreye zarar vermiş oluyorsunuz. Bunların ikisi de iyi bir şey değildir.
Telefonunuzu mümkün olduğu kadar uzun süre kullanın. Her sene telefonunuzu değiştirmek zorunda olmadığınızı unutmayın. Bir sonraki model piyasaya sürülür sürülmez satın almak yerine birkaç ay bekleyin ve ondan sonra satın alıp almak istemediğinizi düşünün zira üreticiler bir telefonu piyasaya sürdükleri sırada yürüttükleri pazarlama kampanyaları sebebiyle sizin vereceğiniz karar üzerinde etki oluşturmuş olurlar.
Masaüstü bilgisayarlara kıyasla daha az güçlü işlemcilere ve daha küçük ekranlara sahip olan cihazların bilgisayarlarla bu alanda en azından şimdilik yarışamayacağı aşikar. Her ne kadar günümüzde pek çok kullanıcı bunu önemsemez, zira güçlü bir bilgisayara oyun oynamak ya da video işlemek dışında pek ihtiyacınız yoktur. Akıllı telefonlar her ne kadar günümüz masaüstü bilgisayarları kadar güçlü olmasalar da son çıkan bazı telefonların en azından taşınabilir bilgisayarların işlemci gücüne eriştiğini görmekteyiz.
Her ne kadar akıllı telefonların işlemci gücü kısa sürede büyük bir ilerleme göstermiş olsa da bu ilerlemeyi ilgili cihazların yazılım yetenekleri hakkında söylememiz pek mümkün değildir. Bazı akıllı telefon uygulamaları kullanıcılarına bllgisayarların sunamadığı bazı özellikleri sunsa da bu özellikler akıllı telefonların taşınabilirliği ve her zaman yanımızda olmaları sebebiyle doğal olarak ortaya çıkmış özelliklerdir.
Bilgisayarda yaptığınız her şeyi telefonunuz üzerinde de yapabilmek için kendinizi zorlamayın. Eğer gidebilecek yeni bir restoran arıyorsanız ya da egzersiz çalışmalarınızın takibini yürütmek istiyorsanız akıllı telefonunuzu kullanın ancak bir fotoğrafı düzenlemek ya da bir makale yazmak istiyorsanız bilgisayarınızı kullanmaya devam edin. Bir akıllı telefonun ekranı üzerinde hiçbir zaman fiziksel bir klavye üzerinde yazabildiğiniz gibi on parmağınızı kullanarak yazı yazabilmeniz mümkün değildir.
Günümüzde uygulama start-up şirketlerinin tek amacı basit bir fikri alıp onun milyonlarca kullanıcı tarafından kullanılabilmesini sağlamaktır. Bunun ardından bu fikri yatırımcıların önüne sunmak ve bir süre sonra da bir teknoloji devi tarafından satın alınmaktır.
Günümüzde bir nesil geliştirici yazılım geliştirmenin basit bir fikri alıp onu nasıl pazarlayacağını bilmek olduğunu sanarlar. Akıllı telefon uygulamaları bize insanların birbirleri ile iletişim kurabilmenin yeni bir yolunu bulduğunuzda zengin olabileceğinizi göstermiştir ve pek çok yazılımcı bu sebeple durmadan yeni bir mesajlaşma uygulaması, yeni bir fotoğraf paylaşma uygulaması geliştirip dururlar.
Sosyal medya ve YouTube sayesinde insanların internet üzerindeki değerinin onların aldıkları beğeni sayısı ile doğru orantılı olduğunu öğretmektedir. Bir akıllı telefon uygulama mağazasında bir geliştiricinin uygulaması eğer binlerce kez indirilmemişse hiçbir önemi yoktur. Eğer uygulamanız en az on bin kez indirilmemişse kimse yüzünüze bile bakmaz.
Uygulama mağazalarında yüz binlerce uygulama bulunmaktadır. Bu uygulamaların çoğu kimsenin kullanmayacağı uygulamalar, çok küçük bir yüzdesi ise herkesin kullandığı uygulamalardan oluşur. Arada kalan bir grup uygulama vardır ki işte uygulamalar, patlamayı bekleyen hazır bir bomba gibidir. Böyle bir uygulamayı bulduğunuzda o uygulamayı arkadaşlarınızla paylaşıp uygulama geliştiricisine yardımcı olabilirsiniz.
Bir uygulama mağazasını ziyaret ettiğinizde ne görüyorsunuz? Uygulamaların çoğu ücretsiz ve reklamlarla desteklenmekte, ya da sadece birkaç lira fiyat etiketine sahiptir. Fiyatı yüksek olan uygulamalardan herhangi birine girin ve uygulamalara bırakılan yorumları okuyun. İnsanların uygulamanın fiyatının ne kadar yüksek olduğundan şikayetçi olduğunu göreceksiniz.
Bu yazılım geliştiricileri için önemli bir problemdir. Masaüstü ve dizüstü bilgisayarlarda eskiden bir uygulama için 20 dolar ve üzeri fiyatlarda ödeme yapmaya alışkındık zira bir kişinin bu karmaşık uygulamayı geliştirmek için zaman harcadığını ve bunun karşılığını alması gerektiğini düşünüyorduk.
Görünüşe bakılırsa daha küçük ekranların daha az ücrete sahip uygulamaları da beraberinde getirdiğini gördük.
Fiyatlardaki bu düşüş uygulama geliştiricilerinin daha iyi uygulamalar geliştirmesini engellemekle kalmaz, aynı zamanda video oyunu geliştiricilerinin de elini kolunu bağlamaktadır. Evet günümüzde halen konsol oyunlarına belki de daha önce olmadığı kadar bir ilgi mevcut ancak bu konsollar için oyunlar geliştiren firmalar karşılarında duran ve gittikçe büyüyen tehlikenin pekala farkındadırlar zira her geçen gün pek çok kullanıcı, tek bir oyun için yüz hatta bazen iki yüz lira vermek yerine sadece birkaç lira vererek hatta çoğu zaman hiç para vermeyerek bir oyun oynayabilir hale gelmiştir.
Akıllı telefonunuzda kullandığınız uygulamalara bir bakın. Kaçı için para ödediniz? Ücretsiz uygulamaların bazılarında yer alan bağış yap düğmesine dokunup bağış yaptınız mı? Bu uygulamanın geliştiricisine harcadıkları zaman ve para karşılığında ne verdiniz? Eğer bunlardan hiç birini yapmadıysanız en azından beğendiğiniz uygulamalar hakkında uygulamayı indirdiğiniz uygulama mağazası üzerinde olumlu bir yorum bırakarak geliştiricilere destek olabilirsiniz. Bu destek her ne kadar uygulama için ödeyeceğiniz bir paranın yerini asla tutmasa da en azından onun için para ödeyebilecek bir başkasının uygulamayı indirmesine önayak olabilirsiniz.
Windows üzerinde kullanıcılar bir uygulama indirmek için uygulamanın web sitesine gidip bilgisayarı indirebilirler. Ancak bu daha önce hiç bilgisayar kullanmamış birisi için kafa karıştırıcı olabilir ve zararlı yazılımlar genellikle bu sayede dağılırlar.
Ancak akıllı telefonlar bizleri genellikle uygulama mağazalarına yönlendirirler ve bizler dilediğimiz tüm uygulamaları bu mağazalar üzerinden indiririz. Bu uygulamalar genellikle üreticiler tarafından önceden en azından virüslere karşı kontrol edilir ve genellikle telefonlarımıza bir zarar vermezler.
Ancak eğer bir akıllı telefon platformundan diğerine, örneğin iPhone’dan Android’e geçiş yapmak istiyorsanız o zaman o güne kadar indirmiş olduğunuz uygulamaları unutun. Bu uygulamalar sizinle birlikte diğer bir platforma geçiş yapmazlar.
Bilgisayar dünyasında bu durum pek farklı değildi zira PC ve Mac uygulamaları birbirleri ile uyumlu değillerdir. Ancak ortalama bir bilgisayar kullanıcısının satın aldığı uygulama sayısı ile ortalama bir akıllı telefon kullanıcısının satın aldığı uygulama sayısını karşılaştırdığınızda aradaki farkın ne kadar yüksek olduğunu kolayca tahmin edebilirsiniz.
Bir yazılımı ya da platformu kullanmaya başlamadan önce iyice araştırın. Android platformu en azından farklı uygulama mağazalarını kullanmanıza ve bazı uygulamaları satın almadan önce deneyebilmenize izin verir. iPhone için bu şimdilik söz konusu değildir.
Akıllı telefonlar evimizdeki yegane teknoloji ürünü değildir. Ortalama bir akıllı telefon kullanıcısı genellikle bir masaüstü ya da dizüstü bilgisayara ya da bir tablet bilgisayara da sahiptir ve bu kullanıcılar dosyalarına birden fazla platform üzerinden erişmek isterler. Aynı zamanda sosyal ağlar ve diğer çevrimiçi hizmetler cihazlarımızda bugüne kadar kullandığımız “yüklü” durumdaki yazılımların yerini de yavaş yavaş almaktadırlar.
Bu durum her ne kadar son kullanıcı için son derecede kullanışlı olsa da pek de güvenli olmayabilir.
Herhangi bir çevrimiçi hizmeti kullanmaya başladığınızda size ait olan bilgileri o platforma yüklemeye başlarsınız. Bir süre sonra bu platform bir başka platforma satılabilir ve size ait olan bilgiler de doğrudan doğruya o platforma aktarılmış olur. Hükümetlerin bu verilere erişim hakkı olabilir. Bilgisayar kullanıcıları bu platformların barındırıldığı sunuculara gizlice girebilir ve bilgilerinize erişebilirler. Bu tip kazaların örneklerine hemen her gün haberlerde rastlamak mümkün.
Akıllı telefonları kullanmamız bize ait olan bilgilerin sadece bizim erişimimiz dahilinde kalması ihtimalini azaltmakla kalmadı, ayrıca bu verilere kimlerin erişip erişemeyeceği üzerindeki kontrolümüzü de önemli ölçüde azaltmış oldu.
Bir uygulama sizin bir hesaba giriş yapmanızı mı gerektiriyor? Bunu yapmadan önce iki kez düşünün. Özellikle de bu uygulamanın ömrünün sadece birkaç ay olabileceğini düşünüyorsanız. Bir süre önce kullandığınız ancak artık kullanmadığınız uygulamaları sisteminizden kaldırın ve o uygulamalara vermiş olduğunuz tüm erişim yetkilerini kısıtlayın. Eğer tüm sosyal ağları kullanmanız gerekmiyorsa en azından kullanmadığınız sosyal ağlar üzerindeki verilerinizi silin ve hesaplarınızı kaldırın.
Bilgisayarların asla bağımlılık yapmadığını söyleyecek değilim. Akıllı telefonlarını aşırı derecede kullanan insanlar bu bağımlılıklarını nasıl azaltabileceklerine yönelik yöntemler üzerinde araştırma yapmadan çok önce aynı şeyi bilgisayar bağımlılığı üzerinde yapıyorlardı. Bazı bilgisayar oyuncularının tüm hayatları EverQuest ve World of Warcraft oyunu çevresinde dönüyordu. Pek çok insan sohbet odalarında saatlerini harcadılar. Pek çoğu bunu yapmaya halen devam etmektedir.
Ancak masaüstü bilgisayarları kullanabilmek için masanın başında olmanız gerekmekteydi. Dizüstü bilgisayarlar masaüstü bilgisayarların aksine hiç şüphesiz daha taşınabilirlerdi ancak halen çoğumuz bir otobüste dizüstü bilgisayarımızı kullanmayı düşünmedik.
Akıllı telefonlarda ise durum tamamen değişti. Akıllı telefonlar her yere girdi ve her yerde kullanılmaya başlandı. Akıllı telefonlar bizlerle yatak odalarımıza, tuvalete, arkadaşlarımızın evine, okula, işe, buluşmalara, parklara ve diğer her yere girdi. O kadar ki günümüzde pek çok insan, boş buldukları birkaç dakikada bile çevresine bakmaktansa telefon ekranına bakmayı tercih eder oldular.
Kullanmadığınız uygulamaları telefondan kaldırın. Size sık sık bildirim gönderen uygulamaların en azından bildirim gönderme özelliklerini devre dışı bırakın ve bu uygulamaları sadece siz istediğiniz zaman kullanın, size bildirim geldiği zaman değil. Kendinize başka ilgi alanları bulmaya çalışın.
Akıllı telefonların topluluklar üzerindeki etkisi üzerine bazı üniversiteler detaylı araştırmalar yapmaya başladı bile. Günümüzde pek çok insan, birbirleri ile yüz yüze konuşmak yerine mesajlaşmayı tercih eder oldu. Hatta yüz yüze konuşmak zorunda bırakılan bazı kişiler bile bunu yaparken ister istemez telefonlarının ekranlarına bakar oldular. Akıllı telefonların sizi daha sosyal bir kişiliğe sahip olmanızı sağlayabileceği durumlar da mevcuttur ancak bu pek sık görülmez.
Bu problem sadece sosyal olmayan insanların karşılaştığı bir problem değildir. Günümüzde öğrencilerin çoğundan tutun da kıdemli çalışanlara kadar çoğu insan, bir başka kişinin dikkatini çekmekte zorlanmaktadır.
Tüm bunlar yetmezmiş gibi bir de telefonumuza sürekli gelen bildirimlerin üzerimize uyguladıkları stres de cabazı. Telefonunuza yükleyeceğiniz bir elektronik posta istemcisi ya da giriş yaptığınız bir iki sosyal ağın ardından telefonunuza birkaç dakikada bir yeni bir bildirimin geleceğinden emin olabilirsiniz. Bu bildirimlerle birlikte telefonunuzun çıkardığı ses sizi gün içerisinde takip edecek, sürekli olarak sizi telefonunuzun ekranına bakmaya zorlayacaktır.
Yalnız olmadığınızda telefonunuzu elinize almayın. Masanın üzerine koymayın. Telefonunuzu sessize alın. Mümkün olduğu kadar uygulamaların size bildirim göndermesine izin vermeyin.
Android ve iOS işletim sistemlerinin her ikisi de son derecede gelişmiş birer işletim sistemidir. Her ne kadar bu iki işletim sistemi arasında belirgin farklılıklar bulunsa da bu iki platformun kullanıcılarına sunduğu temel deneyim aşağı yukarı aynıdır. Her iki platformda bulunan uygulama mağazası aşağı yukarı aynı uygulamarla doludur.
Her iki platformun ana ekranı üzerinde dört sütuna dağılmış uygulama simgeleri bulunur.
Windows’un Başlat menüsü vardır. Mac’in dock’u. Linux istediğiniz herhangi bir şey olabilir. Masaüstü işletim sistemleri zengindir ve birbirlerinden farklıdır. Telefonlarımızda ve tabletlerimizde de benzer yaratıcılığı görmüş olmamız gerekmektedir.
Android ve iPhone’dan uzak durun. Ubuntu telefona ya da bir Windows 10 telefona geçiş yapın. Yeni firmaların pazara giriş yapabilmesine ya da kullanıcıların yeni şeyler denemesine önayak olun.
Tam olarak değil. Akıllı telefonlar pek çok olumlu değişikliğe önayak oldu. Farklı kıtalarda yaşayan aile bireylerinin birbirleri ile iletişim kurabilmesini sağladı ve pek çok çiftin bir aile kurmasına önayak oldu. Bilginin çok daha fazla kişi ile paylaşılabilmesine yardımcı oldu.
Akıllı telefonlar olmadan dünyanın daha iyi bir yer olacağını söylemiyorum. Ancak insanların hayatlarını yaşamalarındansa akıllı telefonların insanların hayatlarına müdahele etmeye başladığını görüyoruz. Akıllı telefon kullanıcıları akıllı telefon bağımlılığına yakalanmış durumdalar ve bunun farkında değiller. Cep telefonlarından başını kaldırmayan insanlarla iletişim kurabilmenin yeni bir yöntemini arayıp duruyoruz. Arada bir yeni bir teknoloji ortaya çıkıyor ve kendimizi birden bire drone benzeri cihazlarla çevrili buluyoruz. Tüm bu sırada eskiden PC kullanırken sahip olduğumuz özgürlükleri geri veriyoruz.
Akıllı telefonlar hakkında ne düşünüyorsunuz? Akıllı telefonlarda değiştirmek istediğiniz bir şey var mı? Kullandığınız akıllı telefondan memnun musunuz? Yorumlarınızı bekliyoruz.
Kaynak: MakeUseOf
The post Akıllı Telefonlarda Sık Görülen 10 Problem appeared first on Kablosuz Mecmua.
]]>